Yeni bir çalışma, tarım arazilerinin biyoçeşitlilik üzerindeki olumsuz etkilerinin, daha önce düşünülenden çok daha ciddi olduğunu ortaya koyuyor. Araştırmacılar, tarım alanlarının genişlemesinin, doğal yaşam alanlarını yok ettiğini ve dünya genelinde türlerin azalmasına neden olduğunu uzun süredir biliyorlardı. Ancak, Nature Communications dergisinde yayımlanan bu yeni çalışma, tarım arazilerinin biyoçeşitliliği nasıl etkilediğine dair daha ayrıntılı bir tablo sunuyor ve durumun daha vahim olduğunu gösteriyor.
Tarım Genişlemesi ve Biyoçeşitlilik Kaybı
Çalışma, Londra Üniversitesi Koleji (UCL) ve diğer uluslararası kurumlardan bir araştırma ekibi tarafından yürütüldü. Ekip, dünya genelinde 10.000’den fazla tarım alanını analiz ederek, bu alanların yerel ekosistemler üzerindeki etkilerini inceledi. Bulgular, tarım arazilerinin yalnızca doğal yaşam alanlarını yok etmekle kalmadığını, aynı zamanda çevresindeki biyoçeşitliliği de ciddi şekilde tehdit ettiğini gösteriyor.
Araştırmacılar, tarım arazilerinin biyoçeşitliliğe etkisini ölçmek için yeni bir yöntem geliştirdi. Bu yöntem, tarım alanlarının çevresindeki bitki ve hayvan türlerinin bolluğunu ve çeşitliliğini değerlendiriyor. Bulgular, özellikle tropikal bölgelerde, tarım genişlemesinin biyoçeşitlilik kaybına yol açtığını ve bu kaybın daha önce tahmin edilenden %30 daha fazla olduğunu ortaya koydu.
Tropikal Bölgeler Daha Fazla Risk Altında
Tropikal bölgeler, yüksek biyoçeşitlilik seviyeleriyle bilinir, ancak aynı zamanda tarım genişlemesi için de en çok hedef alınan alanlardır. Çalışma, Amazon, Kongo Havzası ve Güneydoğu Asya gibi bölgelerde tarım arazilerinin genişlemesinin, endemik türler üzerinde yıkıcı etkiler yarattığını gösteriyor. Örneğin, Amazon’daki soya ve sığır çiftçiliği, ormansızlaşmayı hızlandırarak birçok türün neslinin tükenmesine neden oluyor.
Araştırmanın baş yazarı Dr. Laura Kehoe, “Tropikal bölgelerdeki tarım genişlemesi, biyoçeşitlilik için bir felaket. Bu alanlar, dünyadaki türlerin çoğuna ev sahipliği yapıyor, ancak tarım arazileri bu habitatları yok ediyor ve geri dönüşü olmayan kayıplara yol açıyor,” dedi.
Yoğun Tarım ve Monokültür Sorunu
Çalışma, yalnızca tarım alanlarının genişlemesinin değil, aynı zamanda tarım yöntemlerinin de biyoçeşitliliği etkilediğini vurguluyor. Yoğun tarım uygulamaları, özellikle monokültür (tek tip ürün yetiştirme), biyoçeşitlilik kaybını hızlandırıyor. Monokültür tarlaları, yerel bitki ve hayvan türlerinin hayatta kalması için gerekli olan çeşitliliği ortadan kaldırıyor. Ayrıca, pestisit ve kimyasal gübre kullanımı, toprak sağlığını bozarak ekosistemleri daha da zayıflatıyor.
Örneğin, Avrupa’daki yoğun tarım arazileri, kuş ve böcek popülasyonlarında dramatik düşüşlere neden oldu. Çalışma, Avrupa’daki tarım alanlarının çevresindeki biyoçeşitliliğin, son 50 yılda %50’ye kadar azaldığını gösteriyor.
Çözüm Önerileri
Araştırmacılar, biyoçeşitlilik kaybını azaltmak için birkaç çözüm önerisi sunuyor:
- Sürdürülebilir Tarım Uygulamaları: Organik tarım, agroekoloji ve çoklu ürün yetiştirme gibi yöntemler, biyoçeşitliliği destekleyebilir. Bu yöntemler, yerel türlerin hayatta kalmasına olanak tanır ve toprak sağlığını korur.
- Koruma Alanlarının Genişletilmesi: Tarım arazilerinin çevresinde tampon bölgeler ve koruma alanları oluşturmak, biyoçeşitliliği koruyabilir. Bu alanlar, vahşi yaşam için güvenli bir sığınak sağlar.
- Tüketici Davranışlarının Değişimi: Tüketiciler, sürdürülebilir şekilde üretilen ürünleri tercih ederek tarım sektörünü dönüştürebilir. Örneğin, ormansızlaşmaya neden olmayan ürünlerin tüketilmesi, tropikal bölgelerdeki biyoçeşitlilik kaybını azaltabilir.
- Politika ve Düzenlemeler: Hükümetler, tarım genişlemesini sınırlayan ve biyoçeşitliliği koruyan politikalar uygulamalıdır. Bu, ormansızlaşmayı önleyen yasaları ve sürdürülebilir tarımı teşvik eden sübvansiyonları içerebilir.
Gelecek İçin Uyarı
Çalışma, mevcut tarım uygulamalarının devam etmesi durumunda, biyoçeşitlilik kaybının önümüzdeki yıllarda daha da hızlanacağı konusunda uyarıyor. Bu, yalnızca vahşi yaşam için değil, aynı zamanda insanlık için de ciddi sonuçlar doğurabilir. Biyoçeşitlilik, gıda güvenliği, temiz su ve iklim düzenlemesi gibi ekosistem hizmetleri için kritik öneme sahiptir.
Dr. Kehoe, “Biyoçeşitlilik kaybı, sadece çevresel bir sorun değil, aynı zamanda ekonomik ve toplumsal bir sorundur. Tarım sistemlerimizi yeniden düşünmezsek, gelecek nesiller için sürdürülebilir bir dünya bırakamayabiliriz,” dedi.
Sonuç
Bu çalışma, tarım arazilerinin biyoçeşitlilik üzerindeki etkilerinin, daha önce düşünülenden çok daha ciddi olduğunu ortaya koyuyor. Tropikal bölgelerdeki tarım genişlemesi ve yoğun tarım uygulamaları, dünya genelinde türlerin azalmasına neden oluyor. Ancak, sürdürülebilir tarım yöntemleri, koruma çabaları ve politika değişiklikleriyle bu kayıplar azaltılabilir. Araştırmacılar, biyoçeşitliliği korumak için acil harekete geçilmesi gerektiğini vurguluyor.
Kaynak: Nature Communications (2025). DOI: 10.1038/s41467-025-48912-3