Balinalar, okyanus ekosistemlerinde çok önemli bir rol oynar ve genellikle “okyanusların mühendisleri” olarak adlandırılır. Devasa boyutları ve uzun göç yolculukları, besin maddelerinin okyanus genelinde taşınmasına yardımcı olur. Yeni araştırmalar, balina idrarının, özellikle nitrojen gibi kritik besin maddelerini besin açısından fakir tropikal bölgelere taşıyarak deniz yaşamı için hayati bir işlev gördüğünü ortaya koyuyor. Bu süreç, bilim insanlarının “büyük balina besin taşıma bandı” olarak adlandırdığı bir mekanizmadır.
Balinaların Besin Taşıma Rolü
Bazı balina türleri, okyanus boyunca uzun göçler gerçekleştirir. Örneğin, kambur balinalar (Megaptera novaeangliae), yaklaşık 10.000 km ile herhangi bir memelinin en uzun göçünü gerçekleştirir ve bu süreçte besin maddelerini okyanus havzaları arasında taşır. Balinalar, kutup bölgelerindeki besin açısından zengin sularda beslenirken, nitrojen ve karbon gibi maddeleri biriktirir. Daha sonra, üreme ve çiftleşme için sıcak tropikal sulara göç ettiklerinde, bu besinleri idrarları, dışkıları, dökülen derileri ve plasentaları aracılığıyla serbest bırakır.
Nature Communications dergisinde yayımlanan yakın tarihli bir çalışma, balenli balinaların (örneğin, kambur, mavi, gri ve sağ balinalar) idrarının okyanuslarda önemli bir işlev gördüğünü vurguluyor. Bazı balina türleri, günde 950 litreye kadar idrar üretebilir ve bu, tropikal bölgelerdeki besin açısından fakir sulara nitrojen gibi temel besin maddelerini taşır. Örneğin, İzlanda’daki bir çalışma, bir çubuklu balinanın beslenme döneminde günde yaklaşık 1.000 litre idrar ürettiğini öne sürüyor; bu, bir insanın günlük yaklaşık 2 litre idrar üretimiyle karşılaştırıldığında çarpıcı bir miktar.
Balinalar, bu besinleri yüksek enlemlerdeki beslenme alanlarından düşük enlemlerdeki üreme alanlarına taşıyarak, fitoplankton büyümesini teşvik eder. Fitoplankton, deniz besin zincirinin temelini oluşturur ve karbon dioksiti emerek okyanusların karbon döngüsünde kritik bir rol oynar. Bir X paylaşımında belirtildiği üzere, gri, kambur ve sağ balinalar, her yıl tropikal bölgelere 46.000 tondan fazla biyokütle ve 4.000 ton nitrojen taşır, bu da okyanus ekosistemlerini destekler ve 18.000 tondan fazla karbonun uzaklaştırılmasına yardımcı olur.
Balina İdrarı ve Okyanus Verimliliği
Balina idrarı, nitrojen açısından zengin üre içerir ve bu, besin açısından fakir tropikal sularda fitoplankton büyümesini teşvik eden doğal bir gübre görevi görür. Fitoplankton, sadece deniz yaşamının temel besin kaynağı olmakla kalmaz, aynı zamanda fotosentez yoluyla karbon dioksiti emerek iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir rol oynar. Bilim insanları, balinaların bu besin taşıma sürecini “büyük balina idrar hunisi” olarak adlandırıyor, bu da onların okyanus verimliliğine olan katkılarını vurgular.
2010 yılında, araştırmacı Joe Roman ve meslektaşları, balinaların ve fokların Maine Körfezi’nde yılda 2,3×10⁴ metrik ton nitrojen sağladığını hesaplayan bir çalışma yayımladı. Yeni çalışma, mavi, çubuklu, gri, kambur ve Kuzey Atlantik ile güney sağ balinalar gibi uzun mesafeli göç eden altı türe odaklanarak bu bulguları genişletiyor. Araştırmacılar, balina beslenme ve üreme alanlarına ilişkin kamuya açık mekansal verileri, uçak ve gemi gözlemlerinden elde edilen verilerle birleştirerek besin taşıma modelleri oluşturdu. Bulgular, balinaların tropikal kıyı bölgelerine yılda 4.000 ton nitrojen taşıyabileceğini gösteriyor.
Balina Karkaslarının Ekosisteme Katkıları
Balina idrarının yanı sıra, balina karkasları da derin deniz ekosistemleri için “vaha ekosistemleri” oluşturur. Bir balina öldüğünde, karkası okyanus tabanına çöker ve hagfish (Eptatretus deani), uyuyan köpekbalıkları (Somniosis pacificus), kabuklular, yumuşakçalar, nematodlar ve bakteriler gibi derin deniz türleri için besin açısından zengin bir ortam sağlar. Büyük balinaların kemiklerinde yüksek miktarda lipit bulunur, bu da bu karkasları uzun süreli besin kaynakları haline getirir.
Balina Popülasyonlarının Azalmasının Etkileri
Balina popülasyonlarının tarihsel olarak azalması, bu besin taşıma süreçlerini önemli ölçüde etkiledi. 19. ve 20. yüzyıllardaki yoğun balina avcılığı, birçok balina türünün popülasyonlarını ciddi şekilde azalttı. Örneğin, gri balina popülasyonu, 2015-16 kış sezonunda yaklaşık 27.000 iken, 2022-23’te 14.500’e düştü ve 2023-24’te 19.260 olarak kaydedildi. Bu azalma, okyanuslara taşınan besin miktarını sınırladı ve fitoplankton büyümesini ve genel okyanus verimliliğini olumsuz etkiledi.
Bir X paylaşımında, balina idrarının okyanusları “gübrelediği” ve fitoplankton büyümesini teşvik ederek karbon tutulmasını desteklediği belirtiliyor. Balina popülasyonlarının azalması, bu doğal gübreleme sürecini tehdit ediyor ve okyanus ekosistemlerini daha kırılgan hale getiriyor.
Koruma ve Gelecek Araştırmaları
Balinaların okyanus ekosistemlerindeki kritik rolü, koruma çabalarının önemini vurguluyor. Balina avcılığı, bazı ülkelerde devam etse de, Japonya gibi büyük pazarlar 2019’da ticari balina avcılığına yeniden başladı ve İzlanda, 2024 sezonu için 128 çubuklu balina avlama izni verdi. Ancak, bu uygulamalar, balinaların uzun süreli acı çekmesine neden olan patlayıcı zıpkınlar gibi yöntemler nedeniyle eleştiriliyor.
Bilim insanları, balina popülasyonlarını korumanın, okyanus sağlığını ve karbon döngüsünü desteklemek için kritik olduğunu vurguluyor. Gelecekteki araştırmalar, balina idrarının ve diğer katkılarının ekosistem dinamikleri üzerindeki etkilerini daha ayrıntılı bir şekilde incelemeyi amaçlıyor. Ayrıca, yapay zeka ve makine öğrenimi, balina seslendirmelerini analiz ederek iletişim sistemlerini anlamada yeni fırsatlar sunuyor; bu, koruma stratejilerini güçlendirebilir.
Sonuç
Balina idrarı, okyanus ekosistemlerinde hayati bir rol oynar, nitrojen ve diğer besin maddelerini besin açısından fakir bölgelere taşıyarak fitoplankton büyümesini destekler. Bu süreç, deniz besin zincirlerini güçlendirir ve karbon dioksit tutulmasına katkıda bulunur. Ancak, balina popülasyonlarının azalması, bu doğal döngüyü tehdit ediyor. Balinaların korunması, sadece bu muhteşem canlıları kurtarmakla kalmaz, aynı zamanda okyanusların sağlığını ve gezegenin iklim dengesini destekler. Bilim insanları, bu bulguların, okyanus koruma politikalarını şekillendirmede önemli bir rol oynayabileceğini umuyor.
Kaynak: Nature Communications (2025). DOI: 10.1038/s41467-025-56123-2